Kategoriler
Blog

Large Language Models and Innovative Libraries: Shaping the Future of Information Access

Large Language Models and Innovative Libraries: Shaping the Future of Information Access

Osman KAVAF
Product Manager of MAIN HAVELSAN

 

In today’s rapidly evolving digital landscape, libraries are at the forefront of innovation embracing cutting-edge technologies to enhance their services and provide unparalleled access to information. AI technology making waves in the library community is large language models (LLMs), which are revolutionizing the way libraries interact with their users and shaping their collections.

At the heart of this revolution are AI platforms, HAVELSAN is the flagship of the LLMs alongside large vision and audio models to create comprehensive artificial intelligence platforms tailored specifically for governmental institutions. AI platforms, recently launched product MAIN by HAVELSAN, leverage the power of advanced natural language processing to analyze vast amounts of textual data, and enabling institutions and corporations to automate repetitive tasks, enhance search capabilities, and generate personalized recommendations for users.

One of the most significant advantages of incorporating LLMs into library services is the ability to provide more inclusive and accessible resources. By harnessing the capabilities of these models, libraries can offer multilingual support, facilitate communication with non-native speakers and assistive technologies for disabilities. This level of inclusivity not only expands the reach of libraries but also strengthens their role as community hubs for knowledge and learning.

LLMs enable libraries to stay ahead of the curve in terms of information organization and retrieval. Text-based models can categorize and label resources with unprecedented accuracy, enable to discover relevant materials and navigate complex subjects thanks to advanced text analysis and semantic search understanding techniques. Additionally, LLM-powered chatbots and virtual assistants can provide instant assistance to end-users by answering queries, recommending resources, and guiding research processes with referenced contents.

Large language models offer libraries the opportunity to engage with their communities in innovative ways. By analyzing user interactions and feedback, artificial intelligence platforms can identify trends, preferences, and emerging topics of interest, allowing libraries to expand their services and collections. Whether through interactive virtual exhibits, curated reading lists, or immersive storytelling experiences, LLMs empower libraries to create dynamic and engaging environments that illustrate with patrons of all ages and backgrounds.

However, with great power comes great responsibility, and it’s essential for libraries to approach the integration of LLMs with careful consideration for privacy, ethics, and equity. Safeguarding personal data, mitigating biases in AI algorithms, and ensuring equal access to technology are required to be addressed upholding the values of intellectual freedom and social justice that lie at the core of librarianship.

In conclusion, the utilization of large language models and innovative libraries holds extensive potential to redefine the way for accessing, interacting, and understanding information in the digital age. By harnessing the power of artificial intelligence, libraries can empower patrons, foster lifelong learning, and strengthen communities, paving the way for a future where knowledge truly knows no bounds.

Kategoriler
Blog

Yapay Zekânın Kültür ve Sanatla İlişkisi

Yapay Zekânın Kültür ve Sanatla İlişkisi​


Dr. Öğr. Üyesi Yusuf UZUN


Necmettin Erbakan Üniversitesi
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü

Günümüzde teknolojinin hızlı ilerleyişiyle birlikte yapay zekâ, hayatımızın her alanında etkili bir şekilde kendini göstermeye başladı. Ancak, yapay zekanın kültür ve sanatla ilişkisi genellikle gözden kaçırılan bir konudur. Bu yazıda, yapay zekanın kültür ve sanatı nasıl etkilediğini ve bu ilişkinin gelecekte nasıl şekillenebileceğini inceleyeceğiz.

Yapay zekâ, kültür ve sanat dünyasında birçok farklı şekilde kendini göstermektedir. Örneğin, sanat eserlerinin analizi ve sınıflandırılması için kullanılan yapay zekâ algoritmaları, sanat tarihçilerine ve müzecilere büyük ölçüde yardımcı olmaktadır. Ayrıca, yapay zekâ tabanlı yazılımlar, müzik ve edebiyat alanında üretici süreçleri desteklemek için kullanılmaktadır. Örneğin, şairlik yapan yapay zekâ programları şiirler üretebilir ve müzik yapay zekâsı besteler oluşturabilir.

Ancak, yapay zekanın kültür ve sanatla ilişkisi sadece üretici süreçleri desteklemekle kalmaz, aynı zamanda sanat eserlerinin ve kültürel içeriğin daha geniş kitlelere erişimini de sağlar. Sanat ve kültür, yapay zekâ aracılığıyla dijital platformlarda daha kolay erişilebilir hale gelir ve böylece insanlar farklı kültürleri ve sanat eserlerini keşfetme fırsatına sahip olurlar.

Gelecekte, yapay zekâ ile kültür ve sanat arasındaki ilişki daha da derinleşecektir. Özellikle, sanat eserlerinin yapay zekâ tarafından üretilmesi konusu tartışılmaya devam edecektir. Bazıları, yapay zekâ tarafından üretilen eserlerin gerçek sanat eserleri olarak kabul edilemeyeceğini savunurken, diğerleri bu eserlerin sanatsal değeri olduğunu iddia eder. Bu tartışma, sanatın tanımı ve insan yaratıcılığının doğası üzerine derin düşüncelere yol açmaktadır.

Sonuç olarak, yapay zekâ kültür ve sanatla yakından ilişkilidir ve bu ilişki gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır. Yapay zekâ, sanat ve kültür alanında yenilikçi fırsatlar sunarken, aynı zamanda insanlığın sanatın ve kültürün değerini anlama ve koruma görevini de sürdürmektedir. Bu nedenle, yapay zekanın kültür ve sanatla ilişkisi üzerine yapılan çalışmaların ve tartışmaların devam etmesi önemlidir.

Kategoriler
Blog

Bilgi Hizmetlerinde Yapay Zekâ Destekli Chatbot (Sohbet Robotu) Kullanımı

Bilgi Hizmetlerinde Yapay Zekâ Destekli Chatbot (Sohbet Robotu) Kullanımı

Dr. İhsan Özkol
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi

Yapay zekâ (YZ), erişilebilirliği, verimliliği ve kaliteyi artırmak amacıyla kamu hizmetlerinin çeşitli alanlarında giderek daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Bu kullanım, vatandaşlar için daha etkili sonuçlara ve kamusal hizmetlerden daha fazla memnuniyete olanak sağlayacak projeksiyon sunmaktadır.

Yapay zekânın kamu hizmetlerinde uygulanma alanlarından bazıları; tahminsel analitik, sağlık hizmetleri, trafik yönetimi, kamu güvenliği ve acil durum müdahaleleri, sosyal hizmetler, idari işlerin otomasyonu, eğitim ve sohbet robotları ile sanal asistanlar şeklinde gerçekleşmektedir.

Bu uygulama alanları içerisinden sohbet robotları (Chatbot) ve sanal asistanlar; diğer tüm çalışmalarla birlikte ele alınabilecek bir içerik yelpazesi sunmaktadır. Kamu kurumları; vatandaşların sorularını yanıtlamak, hizmetler hakkında bilgi sağlamak, formlar doldurmak veya randevular planlamak gibi rutin görevlere yardımcı olmak amacıyla yapay zekâ destekli chatbotlar ve sanal asistanlar kullanabilmektedir. Yapay zekâ destekli bu sistemler, zaman ve konum kısıtı olmaksızın çalışarak erişilebilirliği artırmakta ve insan gücü üzerindeki iş yükünü azaltmaktadır. Kamu hizmet sağlayıcıları üzerindeki iş gücüne katkı sağlanması yanında, vatandaşlar için de hızlı ve etkili hizmet alınabilmesi adına önemli katkılar elde edilebileceği düşünülmektedir.

Toplumun tüm kesimlerine eşit ve ücretsiz bilgi hizmeti sağlayarak kültürel, entelektüel gelişime katkı sağlamayı amaçlayan bilgi merkezleri olan kütüphanelerin de sosyal faydalarını daha etkili sunabilmek için yenilikçi teknolojik enstrümanları kullanmaları kaçınılmaz görülmektedir. Okuryazarlık, bilgi aktarımı, bilgiye erişim, eğitim ve öğrenme destekleri, kültürel mirasın aktarımı ve sürekli öğrenme gibi önemli toplumsal etkilere sahip olan kütüphaneler, YZ teknolojilerini kullanarak hizmetlerini ve kullanıcı deneyimlerini iyileştirebilmektedir.

Kütüphanelerde YZ destekli chatbot kullanımını, referans yardımı, yenileme ve rezervasyon, katalog tarama, oryantasyon ve geribildirim gibi hizmet alanlarında gerçekleştirebilmek mümkündür. Bu hizmetlere ilişkin küresel ölçekte başarılı uygulama örnekleri bulunmaktadır. Örneğin Singapur Milli Kütüphanesi ‘VAL’ (Sanal Kütüphaneci) isimli bir chatbot ile kütüphane dermesine ilişkin bilgiler sunmakta ve hizmetlere yönelik soruları yanıtlamaktadır. Oklahoma Üniversitesi Kütüphanesi,  kullanıcılarına ‘Bizzy’ adlı bir chatbot ile kütüphane ve öğrenme laboratuvarının kapalı olduğu zamanlarda ve personelin uygun olmadığı anlarda sohbet sorularının yanıtlanması gibi olanaklar sağlamaktadır. Bir diğer chatbot uygulaması ise, Saint José Eyalet Üniversitesi Kütüphanesi tarafından gerçekleştirilen ‘Kingbot AI Chatbot’ (Dr. Martin Luther King Kütüphanesi) ile sunulan hizmettir. Bu uygulama ile kullanıcıların tarama yapma, ödünç alma konularında yardım alma ve hizmetlere yönelik sorulara yanıt bulma gibi gereksinimleri karşılanmaktadır.

Bilgi merkezlerinde mevcut durumda kullanılan çeşitli başarılı uygulama örnekleri yanında, chatbot kullanımına yönelik literatür çalışmalarının da son yıllarda artmakta olduğunu görebilmek mümkündür. Bu durumun, chatbotlara ilişkin artan eğilimin göstergesi olarak da ele alınabileceği düşünülmektedir.

YZ asistanlarının kullanım yoğunluğu, Türkiye’de ve dünyadaki tüm sektörel aktivitelerde hızla artmaya devam etmektedir. Kütüphanelerde de sosyal faydaları daha etkin biçimde sunabilme perspektifiyle, sanal sohbet asistanlarının yaygınlığının önümüzdeki süreçte artacağı düşünülmektedir. Bu sanal yardımcılar; kullanıcıların temel danışma sorularının yanıtlanması, günün her saatinde erişilebilirliği, kütüphanenin basılı ve elektronik kaynaklarında tarama yapabilmesine yardımcı olması, bilgilendirme ve hatırlatma yapılabilmesi, kullanıcılardan hizmet bildirimleri alınabilmesi gibi çeşitli hizmetlerin optimize edilmesi ve kullanıcı dostu bir hizmet sağlanabilmesi potansiyeline sahiptir.

Kütüphanelerde YZ destekli uygulamaların kullanımı, etkililik potansiyeli yanında bir dizi endişeler de barındırmaktadır. Bu endişeler; güvenlik riskleri, veri mahremiyeti, kişisel bilgilerin korunması, etik ve hukuki sorunlar,  isabetli erişim sonuçları gibi bazı parametrelerle dikkate alınmalıdır. Kullanıcıların güvenini artırabilecek önlem ve çözümlerle, söz edilen parametreleri endişe olmaktan uzaklaştıracak şekilde hizmetlere yansıtabilmek gerekmektedir.

Bu bağlamda, chatbotlar gibi yapay zekâ teknolojilerinin etik ve gizlilik kaygılarını da gündeme alarak sorumlu bir şekilde konumlandırılması ve kullanılmasını sağlamak, bilgi hizmetlerinde yakın geleceğin önemli hizmet paradigmalarından birisi olarak görülmektedir. Kullanıma yönelik potansiyel tehdit ve endişelerin dikkate alınarak teknolojik alt yapıların oluşturulması hem kaçınılmaz görülmekte hem de kütüphanelerin misyonunda yer alan toplumsal faydalara değer katacak araçlar olarak değerlendirilmektedir.

Kategoriler
Blog

Qulto Infrastructure For Higher Education And Research

Qulto infrastructure for higher education and research

János Pancza
Portfolio Manager
qulto.eu

Qulto® is the essence of our two-decades expertise gained in the field of cultural heritage and knowledge management IT. We unify our cultural and science related software, hardware and content solutions (named as ‘cultware’) under this brand, which together make up a coherent whole.

We have established a cooperation with SAYISAL GRAFIK company at the ANKOS 2017 conference. At the event we decided to create an e-resource platform for academic libraries in Turkey, which was later implemented as Sayisal Kitap. In 2022 we succeeded to renew and further extend the offerings of the platform which is now available in the most renowned libraries in the country. From the Qulto point of view this cooperation is very successful, we are envisioning more mutual cooperation to start.

In the past few years we have developed a whole ecosystem of software (proprietary Qulto and open-source software) that is designed to assist digital humanities and research processes alike. The Qulto Research Infrastructure is a distributed and virtual, domain-independent research infrastructure that provides essential support for the digitization, storage, organization, retrieval, publication, reuse, and search for relevant sources and plagiarism of higher education and research content.

The platform has been created by connecting the Qulto research infrastructures, developed with the professional assistance of the Department of Digital Humanities at Eötvös Loránd University Faculty of Humanities, Budapest, with the support of the National Laboratory of Digital Heritage, and deeply embedded in the Hungarian national scientific space.

The above consortium has created a hardware and software infrastructure for the artificial intelligence-based processing, research, education and publication of national cultural heritage using proprietary language processing applications.

The QULTO and DH-LAB integrated research infrastructure provides the following tools:

 

Workflow tools

  • metadata management – Qulto Library
  • digitization framework (machine learning assisted OCR, proofreading, DRM) – Qulto Digitize
  • optional digital file manager, repository and data repository (InvenioRDM, DSPACE, EPrints, OMEKA, etc.) – Qulto Repo
  • source and plagiarism finder, text analyzation software – Qulto SimilR
  • semantic knowledge base, Wikifier-based semantic web building based on metadata
  • TEI XML visualization (e.g. by displaying annotations and other data)
  • PDF annotator
  • discovery/search – Qulto Discovery

Publishing tools

  • thesis manager (Qulto EasyThesis)
  • e-learning, e-publishing (Qulto ePublisher)
  • editorial system (OJS)

Data management tools

  • data visualization (Qulto Stat)
  • data and content aggregator

Contact:

János Pancza

portfolio manager

sales@qulto.eu

+36-20/992-6467

qulto.eu

 Infrastructure supporting workflows of academic institutions

Kategoriler
Blog

The Future Of Libraries: The Meeting Of Artificial Intelligence And Innovation

The Future of Libraries: The Meeting of Artificial Intelligence and Innovation

Iman Magdy Khamis, MLIS, MSDS

Library Director
Northwestern Qatar | Education City

The future of libraries with the advent of artificial intelligence (AI) is a topic that is very controversial now, however, I see it to be a blend of traditional librarianship with innovation. The role of libraries has always been to manage, preserve, and facilitate access to knowledge. AI, with its subsets such as machine learning, robotics, and holographic technologies, is set to amplify these roles to unprecedented levels. Let’s take for example the use of Robotics in Libraries. Robotics is not in science fiction movies only, on the contrary, we are seeing a spike in the domestic use of robotics in recent years. In libraries, we’ve seen the use of robotics in shelving reading, books sorting, and organizing. It is a debatable fact that Robotics is more efficient than ever before. This automation can extend the opening hours of libraries, as robots don’t adhere to the conventional workday schedule, thereby increasing accessibility for patrons. Another aspect of the use of AI in libraries is the use of Holographic technology. Holographic technology could transform the user experience within library spaces. It is no longer a fantasy, as interactive holographic displays are replacing static posters and signs in museums, offering dynamic, engaging content that can be updated in real time. More profoundly, hologram librarians might someday assist patrons, delivering information and guidance with a human touch, sans human limitations. If we want to explore the use of AI in traditional Librarian Roles, there are great applications of machine learning in Cataloging. Librarians have undergone very interesting projects by using Machine Learning to classify and index materials. As AI algorithms become better trained, they can assist in metadata creation, spot cataloging errors, suggest relevant subject headings, and even predict user trends to recommend acquisitions. This automation will enable librarians to focus on more complex tasks that require human insight and expertise. Chatbots and virtual assistants have been used in libraries for quite a while. They can handle straightforward/directional/operational inquiries with ease, such as library opening hours, navigation assistance, or even book recommendations. As natural language processing improves, these AI entities can engage in more sophisticated conversations, providing detailed research assistance or tech support. However, with all these advances, challenges will also arise. Ethical considerations surrounding privacy, the digital divide, and employment impacts will need to be addressed. Libraries must ensure that these technologies serve to augment, not replace, the fundamental human connection that lies at the heart of the library experience.
Kategoriler
Blog

AI Dünyası: Yapay Zeka Okuryazarlığı Eğitimde Yeni Bir Rota

AI Dünyası: Yapay Zeka Okuryazarlığı Eğitimde Yeni Bir Rota

 Sevgi ARIOĞLU
IFLA Çocuk ve Gençlik Kütüphaneleri Komite Üyesi IASL Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü
Koç Okulu Kütüphaneleri Yöneticisi

 

Tüm jenerasyonlar, yapay zeka devrimiyle birlikte yeni bir okuryazarlık becerisine sahip olmak için yarışıyor. İnsanlığın bilgisayarın ilk ortaya çıktığı dönemde yaşadığı deneyimler gibi, makinelerle birlikte öğrenme, üretme, etkileşim kurma ve dünyadaki değişimlere ayak uydurabilme sürecini çok farklı becerilerle yeniden deneyimliyoruz. Yaşam boyu öğrenme ve içinde bulunduğumuz dünyada kendimizi gerçekleştirme hedefimize ulaşmak için bir yapay zeka okuryazarı olmamız artık kaçınılmaz bir gereklilik haline geldi. Gördüğümüz, okuduğumuz, duyduğumuz veya izlediğimiz verilere artık daha fazla şüpheyle yaklaşmamız gereken bir dönemdeyiz. Aynı zamanda, daha kolay bir şekilde üretim yapabilme imkanının da olduğu bir değişim sürecindeyiz. Bu durum, zorluklarla birlikte heyecan verici bir öğrenme motivasyonu sağlıyor. Eğitim ve iş dünyası hızla değişiyor. Dünyanın önde gelen kurumları, rekabet edebilmek için 2024’te, iş veya özel yaşantınızda en az bir yapay zeka yardımcısına sahip olmanızı öneriyor. Hazır bir bilgiyi sadece sormak ve bulmak yerine, yeni fikirler ortaya çıkarabilmek için düşüncelerimizi çeşitli promptlarla yazarak yapay zekanın sunduğu fırsatlarla nöronlarımız arasında yeni bağlantılar oluşturmak, gelişimimiz için önemli bir adım olacaktır. Yeni üretken yapay zeka programları, insanların düşündüğü hemen her şeyi, verilen metinleri anlayarak ve analiz ederek üretebilecek şekilde tasarlanmıştır. “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” diyen filozof  Wittgenstein’in sözünü anımsayarak diyebiliriz ki yapay zeka ile öğrenme ve üretme süreçlerinde yolculuğumuza eşlik edecek kelimelerle düşünmek için dili, kurgusu, matematiği nitelikli olan içerikler okumak, dinlemek ve hayal etmek her zamankinden daha fazla önem kazandı. Çocuk, genç ve yetişkin okuma kültürü ile donanmış, eleştirel düşünen, sorgulayan, düşüncelerini doğru aktarabilen sadece etrafındaki dünyalılarla değil üretken yapay zeka makineleri ile de sağlıklı iletişim ve etkileşim kurabilen bireyler olursa ancak yaşamda kendini gerçekleştirebilir. Bu bağlamda türü ne olursa olsun kütüphaneler ve kütüphaneciler de gelecek nesilin bu yolculukta rehberliğini yapmak için ideal mekanlar ve rehberlerdir. Günümüzde eğitim ve iş sahalarında daha sıklıkla kullanılan, istem diğer adıyla prompt yazarak bir  sanat eseri, fotoğraf gerçekçiliğinde görüntüler, video ve müzik oluşturan yapay zeka destekli araçlar oldukça ilgi yarattı. Konuşmacıların orijinal seslerinin özelliklerini ve tonlamalarını koruyarak bir başka videonun orijinal sesine dönüştürmek veya dublaj yapmak için ElevenLabs, yapay zekaya bir görseli yada infografiği açıklatmak için Microsoft Copilot , gerçekçi bir dünya görüntüsü yansıtan video üretmek için  SORA , grafik, sunum, afiş, logo tasarlamak için CANVA Magic studio , videolarınızı çevrimiçi olarak herhangi bir dile otomatik olarak çevirmek için VEED.IO, yazdığınız hikayeye uygun resimler üretmek için DALL E üretici yapay zekalardan sadece bir kaçı olarak sayılabilir.

Resim : Théâtre D’opéra Spatial — Jason M. Allen

Yapay zeka Midjourney tarafından çizilen bir resim, ABD’deki Colorado Eyalet Sergisi’nin güzel sanatlar yarışmasında ödül kazandı. Jason M. Allon ödül aldığında resmi bir yapay zeka ile oluşturduğunu itiraf ederek süreçleri anlattı. ChatGPT ürettiği metin içerikleri ile bir çok etik dışı kullanıma sebep olduğu gerekçesiyle Yazarlar Birliği tarafından kitapların telif ve yasal haklar gözetilmeden ChatGPT’yi eğitmekte kullanıldığını iddia eden bir dava açtı. Benzer şekilde, komedyen Sarah Silverman ve yazarlar Richard Kadrey ve Christopher Golden, Temmuz 2023’te Meta ve OpenAI’e dava açarak, kitaplarının izinsiz olarak sohbet botlarını eğitmek için kullanıldığını iddia ettiler. Tüm bu yaşananlar belirli yasalar, politikalar ve protokollerle adil kullanım çerçevelerinin belirlenmesi gerektiğini yansıtıyor. UNESCO dijital kütüphanesinde açık erişimle sunulan Yapay Zeka Etik Önerisi rehberi ChatGPT gibi temel modellerin incelenmesi ve Dijital platformların yönetimine ilişkin kurallar: çok paydaşlı bir yaklaşım aracılığıyla ifade özgürlüğünü ve bilgi erişimini koruma konusundaki kaynaklar da değişim sürecinde ışık tutacaktır.  UNESCO’nun ‘K12 için Yapay Zeka Öğretimi’ portalı, dünya çapından yapay zeka öğretim kaynaklarını bir araya getirmiş ve herhangi bir öğretmenin veya evde eğitim verenin öğrencilerinin yapay zeka hakkında öğrenmelerine yardımcı olmak için kullanabileceği bir kaynak sunar. “Teknoloji, öğretme ve öğrenme üzerindeki etkisini sürekli olarak artırıyor. Öğrencilerin farklı öğrenme stillerini anlamak ve desteklemek için teknolojiyi kullanmak, onların potansiyellerini en üst düzeye çıkarma da önemli bir araçtır.” Sir Ken Robinson Ülkemizde teknolojinin hızla gelişimi eğitim sistemlerinde de yeniden yapılanmalar ve değişimleri beraberinde getirmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), geleceğin gereksinimlerine uygun olarak ortaokullarda ‘yapay zekâ uygulamaları’ adlı seçmeli dersi müfredatına ekledi. 7 ve 8’inci sınıf öğrencileri için özel olarak hazırlanan ve Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından onaylanan müfredatın özellikle yapay zeka ve etik konusu, okullardaki kütüphane uzmanlarının paydaşlığı ile yürütülmelidir. Yükseköğretim Kurulu ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) arasında, yapay zekâ ve dijital teknolojilerle ilgili derslerin üniversite müfredatlarına dahil edilmesine ilişkin BTK Akademi Ders İçeriklerinin Kullanımı Hakkında İş Birliği Protokolü imzalandı. Yapay zeka okuryazarlığının temelinde duygusal zeka, analitik beceri, esneklik ve değişime uyum, yaratıcılık, entellektüel merak, istem diğer bir dille prompt yazma yetkinliğine sahip olan bir toplum yetiştirmek önem kazandı. Tüm dünya çapında eğitim öğretim kurumları, bilgi merkezleri ve kütüphaneler tüm vatandaşların yapay zeka çağında uyumlu bir şekilde yaşamalarını ve çalışmalarını sağlamak için politikalar oluşturmaya ve eğitimlerle farkındalık yaratmaya başlamışlardır. Etik, şeffaflık ve hesap verilebilirlik, erişim ve eşitlik, akademik dürüstlük, eğitim müfredatına entegrasyon, yapay zekanın eğitim-öğretim materyali üretme, ölçme ve değerlendirmede kullanım kriterleri, tüm paydaşların sorumluluklarını yansıtan net bir politika oluşturmak önceliklendirilmelidir. Kaynakça: “An Ai-Generated Artwork Won First Place at a State Fair Fine Arts Competition, and Artists Are Pissed.” VICE, 27 Şubat 2024.  www.vice.com/en/article/bvmvqm/an-ai-generated-artwork-won-first-place-at-a-state-fair-fine-arts-competition-and-artists-are-pissed. AI and Education Guidance for policy-makers.  Unesdoc.Unesco. Org, 8 Mart. 2024. unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000376709/PDF/376709eng.pdf.multi. Yilmaz, GİZEM. Yapay Zeka Ile Geleceğin Eğitimi 21. Yüzyıl Sınıfının Dönüştürücü Özellikleri.                                          29 Ocak 2024. www.linkedin.com/pulse/yapay-zeka-ile-gelece%C4%9Fin-e%C4%9Fitimi-21-y%C3%BCzy%C4%B1l-s%C4%B1n%C4%B1f%C4%B1n%C4%B1n-gi%CC%87zem-yilmaz-ukhgf Yök Yapay Zekâ, Dijitalleşme ve Büyük Veri Alanlarında Yeni Program ve Bölümler Açıklandı, 5 Mar. 2024, www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2024/yapay-zeka-dijitallesme-ve-buyuk-veri-alanlarinda-yeni-program-ve-bolumler-aciklandi.aspx. “An Ai-Generated Artwork Won First Place at a State Fair Fine Arts Competition, and Artists Are Pissed.” VICE, 27 Şubat 2024. www.vice.com/en/article/bvmvqm/an-ai-generated-artwork-won-first-place-at-a-state-fair-fine-arts-competition-and-artists-are-pissed.
Kategoriler
Blog

Dil , Kültür Ve Yapay Zeka Evrimi: Ağaç Metaforu

Dil , Kültür ve Yapay Zeka Evrimi: Ağaç Metaforu


 Buket CALP

Tarih boyunca yazı ve kitap, insan kültürünün gelişiminde merkezi bir rol oynamıştır. İlk kil tabletlerin keşfinden başlayarak, Asya’nın bambu parşömenlerine ve Orta Çağ Avrupa’sının el yazması kitaplarına kadar uzanan bu serüven, bilgi ve hikayelerin aktarımının toplumları nasıl şekillendirdiğinin bir göstergesidir. Yapay zeka çağında ise, kültürel mirasımız ve bilgiye erişimimiz, dijital arşivler ve AI destekli analizlerle yeniden tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, yazının ve kitabın evrimi, kültürel anlam ve değerlerin nasıl korunup geliştirilebileceğini ve yapay zekanın bu süreçte nasıl bir katkı sağlayabileceğini daha geniş bir perspektifle evrimsel bir gelişim modeli olarak sorgulamamızı gerektirmektedir. Dilin gelişimi ve teknolojinin rolü de bu evrimsel sürecin önemli bir parçasıdır.

İlk insan topluluklarının basit işaret ve seslerden karmaşık dillere ve yazı sistemlerine geçişi, kültürel ve bilişsel evrimimizin temel taşlarından biridir. Günümüzde yapay zeka ve dil işleme teknolojileri, bu sürecin modern devamı niteliğindedir. Doğal dil işleme (NLP) teknolojileri sayesinde, makineler insan diliyle etkileşime girebilmekte, bu dilin anlamını çözebilmekte ve hatta dil üretebilmektedir. Bu, dil ve iletişimin sınırlarını genişletirken, Prometheus’un ateşinin modern bir yansıması gibi, etik ve toplumsal zorlukları da beraberinde getirmektedir. Antik çağlardaki ilk yazılı belgelerden, Orta Çağ’daki el yazması kitaplara ve bugünün dijital metinlerine kadar, yazı teknolojileri dilin korunması, aktarılması ve geliştirilmesinde kritik bir rol oynamıştır. Günümüzde, yapay zeka tarafından desteklenen çeviri araçları, dil engellerini aşmamıza yardımcı olurken, sesli asistanlar ve sohbet robotları (chatbots), insanlarla makineler arasındaki doğal dil etkileşimlerini kolaylaştırıyor. Bu teknolojik ilerlemeler, dilin sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde, kültürel ve bilişsel bir araç olarak da önemini vurgular. Yapay zeka destekli dil modelleri, dilin nasıl öğrenildiğini, işlendiğini ve üretildiğini anlamamızda yeni yollar açarken, aynı zamanda dilin gelecekteki evrimine de ışık tutuyor.

Yapay zeka ve dil işleme teknolojileri, dilin ve kültürel mirasın korunması ve erişilebilirliği konusunda da benzersiz fırsatlar sunuyor. Örneğin, nesli tükenmekte olan dillerin canlandırılması ve korunması için yapay zeka destekli araçlar geliştirilebilir. Ayrıca, dijital arşivler ve yapay zeka analizleri, tarihi metinlerin ve kültürel eserlerin daha geniş bir kitleye ulaştırılmasını ve anlaşılmasını sağlayabilir.

Ağaç, mitolojiden doğa bilimlerine ve yapay zekaya kadar çeşitli disiplinlerde güçlü bir sembol olarak karşımıza çıkar. Türk kültüründe, Kâşgarlı Mahmud’un eserlerinde “yığaç” kelimesi ile temsil edilen ve bir fersahlık mesafeyi ifade eden ağaç, fiziksel dünyanın ötesinde kültürel ve sembolik boyutlara ulaşır. Bu çok katmanlı simge, yaşam ve bilginin kaynağı olarak, teknoloji ile doğa arasındaki ilişkiyi yeniden değerlendirmemiz için bize bir metafor sunar. Ağaç metaforu, yapay zeka alanındaki karar ağaçları modeli ile birlikte ele alındığında, doğal ve teknolojik dünyalar arasındaki derin bağları ortaya koyar. Karar ağaçları, veri desenlerini tanımlayarak ve tahminler yaparak, karmaşık kararları basitleştiren bir yapay zeka yöntemidir. Bu model, doğanın karmaşık sistemlerini anlamamızı kolaylaştıran ağaç metaforu ile benzer bir işlev görür, böylece doğa ile teknolojinin entegre bir anlayışını sağlar.

Bu paralellik, yapay zekanın, dil ve kültürün evrimiyle nasıl iç içe geçtiğini ve insan zekâsının bir uzantısı olarak nasıl geliştiğini gözler önüne sermektedir. Yapay zeka, insan zekâsının ve kültürel mirasın bir yansıması olarak, dilin ve kültürel anlatıların analizi ve işlenmesi alanında devrim yaratmaktadır. Bu, dil ve kültürün evriminin sadece insan deneyiminin bir parçası olmadığını, aynı zamanda teknolojik gelişmelerin de bu evrime katkıda bulunduğunu ve ondan beslendiğini ispatlar.

Doğada ağaçlar nasıl birbiriyle ve çevreleriyle etkileşim içinde büyüyüp gelişiyorsa, yapay zeka sistemleri de benzer şekilde insan zekâsı ve kültürel değerlerle uyum içinde entegre olarak gelişme eğilimindedir.  Bu durum, yapay zekanın sadece insan eliyle yaratılan bir araç olmadığını, aynı zamanda insan zekâsının, dilinin ve kültürünün doğal bir uzantısı olduğunu gösterir. Yapay zeka, dil ve kültürün evriminde yeni bir aşama temsil ederken, ağaç metaforu bu sürekliliğin ve entegrasyonun sembolü olarak kalmaya devam edecektir. Bu şekilde, ağaç metaforunun zengin katmanları aracılığıyla, yapay zekanın, dil ve kültürün evriminin bir sonucu olduğunu ve bu süreçte önemli bir rol oynadığını görmekteyiz. Dilden kültüre, mitolojiden doğaya, oradan yapay zekaya uzanan yolculuk, teknolojinin insanlık tarihiyle nasıl iç içe geçerek evrildiğini ve kültürel anlatıların nasıl yeni form ve ifadelerle hayat  bulduğunu aydınlatır.

Teknoloji ve kütüphanecilik alanında da iç içe geçmiş bu durum, AI’nin kütüphaneleri nasıl dönüştürdüğü ve kullanıcı deneyimini nasıl iyileştirdiği üzerine derinlemesine bir inceleme gerektirir. Yapay zeka destekli arama motorlarından özelleştirilmiş okuma önerilerine, dil öğrenme uygulamalarından erişilebilirliği artıran araçlara kadar AI, kütüphaneleri bilgi depolama yerlerinden dinamik öğrenme ve etkileşim alanlarına dönüştürmüştür. Bu süreç, kütüphanecilik profesyonellerinin yeni teknolojilere adaptasyonu, eğitimleri ve gelişen kullanıcı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yenilikçi yaklaşımları benimsemelerini gerektiriyor. Bu dönüşüm, geleceğin kütüphaneciliğinde, teknoloji ve insan dokunuşunun mükemmel bir dengede olmasını hedeflemektedir.

Sonuç olarak, dil ve kültürün evrimi ile yapay zekanın entegrasyonu, bize insanlık tarihi boyunca teknolojinin nasıl bir yolculuk geçirdiğini ve kültürel anlatıların nasıl yeni form ve ifadeler bulduğunu göstermektedir. Ağaç metaforu, bu sürekliliğin ve entegrasyonun sembolü olarak, yapay zekanın, dil ve kültürün evriminin sadece bir sonucu değil, aynı zamanda bu evrime katkıda bulunan ve ondan beslenen bir güç olduğunu vurgular. Bu entegrasyon, insan ve teknolojinin birbirleriyle ve çevreleriyle nasıl etkileşime girebileceğinin ve birlikte nasıl büyüyüp gelişebileceğinin altını çizer.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ev sahipliğinde 23-27 Mart tarihleri arasında düzenlenecek olan “Kütüphane ve Teknoloji Festivali”, teknoloji ve kütüphanelerin iç içe geçtiği bu dönemde, yapay zekanın kütüphaneleri nasıl dönüştürdüğünü ve insan deneyimini nasıl zenginleştirdiğini keşfetme fırsatı sunmaktadır. Festival, geçmişin bilgelik mirasını ve geleceğin teknolojik potansiyelini bir araya getirerek, kültürel mirasımızın korunup geliştirilmesinde yapay zekanın nasıl bir rol oynayabileceğini ortaya koyacaktır.

Kategoriler
Blog

Teknolojinin Kütüphanelerin Geleceğine Etkisi

Teknolojinin Kütüphanelerin Geleceğine Etkisi

Dr. Öğr. Üyesi Ayşenur Akbulut
Kastamonu Üniversitesi
Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü 

Teknolojinin gelişmesi, oturduğumuz yerden her şeyi yapabiliyor olmamız birçok açıdan hayatımızı kolaylaştırdı. Bir telefon uygulaması ile evimizin ihtiyaçları karşılanırken, yine başka bir uygulama ile oturduğumuz yerden bütün bankacılık işlemlerimizi, ödemelerimizi yapabiliyoruz. Teknolojinin ve internetin bu kadar hızlı gelişmesi bütün sektörleri etkilediği eğitimi ve bağlantılı olarak kütüphaneleri de etkilemiştir. Kütüphaneye gitmeye gerek kalmadan, kütüphane kaynaklarını tarayabilmekte hatta sunucu ayarlarını değiştirerek kütüphane ağından veritabanlarını kullanabilmekteyiz.  Tabi ki dergilerin, kitapların ve diğer kaynakların elektronik olarak yayınlanması ve elektronik ortamda erişime açılması kütüphane kullanıcıları için büyük kolaylık. Ancak bütün bu kolaylıkların yanında toplumun büyük bir kesimi “kütüphanelerin fonksiyonu kalmadı, kütüphaneler yok mu olacak?” sorularına maruz kalmaktadır. İlk bakışta sanki öyle gibi gözükse de sayılabilecek birkaç sebep kütüphanelerin asla yok olamayacağını göstermektedir.
  • Kaynak sağlayıcısı: Kütüphane kaynakları sağlamak, organize etmek ve kullanıcılara sunmakla sorumludur. Kaynak sağlamak basılı ya da elektronik kaynak fark etmeksizin kütüphanelerin sorumluluğundadır. Elektronik kitap, dergi, makale vb. bütün yayınların toplandığı ve ücretsiz bir şekilde kullanıcıların hizmetine sunulduğu bilgi merkezleridir kütüphaneler. Elektronik kaynakların sağlanması özellikle veritabanları içeriklerinde yer alan makalelerin araştırmacıların hizmetine sağlanması kütüphaneler aracılığı ile ücretsiz bir şekilde gerçekleştirilir.
  • Kitap Kokusu: kitaplarla dolu rafların arasında gezinip kitap kokusu olmadan yaşayamayan kişiler, burada bütün gününü geçirebilen kişiler için vazgeçilmez mekanlardır kütüphaneler. Sadece bunu yapmayı sevenler için değil bu kültürün kazandırılması için bile ayakta kalmalı kütüphaneler. Ekrandan okumak ile bir kitabın sayfalarını çevirerek farklı dünyalara yolculuk yapmak arasında tabi ki pek çok fark bulunmaktadır. Bir çok kişi için yazarın söylemek istediklerini kitap sayfalarındaki kelimelerin sonsuz sıcaklığını hissederek okumak, dijital ekrandan okumaktan çok daha keyif verici ve odaklanma açısından da bir çok kişi için pozitif etki yaratmaktadır.
  • Sosyalleşmenin merkezi: Genç ya da yaşlı kullanıcı grubu fark etmeksizin bütün kullanıcıların, aynı ilgi ve beğenilerini paylaştığı, aynı konuya ilgi duyan kişilerin bilgi ve fikir alışverişinde bulunmalarını sağlar kütüphaneler. Aynı kitabı okuyan kişilerin birbirleriyle buluştuğu, kitap hakkında görüşlerini paylaştığı mekanlardır. Sadece kitap okumak değil bilimsel araştırma ve geliştirme konusunda da aynı konuya ilgi duyan kişileri buluşturma gibi bir fonksiyonu bulunmaktadır.
  • Eğitim ve kültür merkezi: kütüphanelerin kuruluşlarından bu yana eğitime destek sunması en önemli misyonları arasında yer almaktadır. Buna ek olarak kültür merkezi olmaları ve bu yönde hizmet sunmaları onların vazgeçilmez olması ve asla yok olamayacağını bizlere göstermektedir. Sadece eğitime destek sunması değil sunduğu eğitim hizmetleri ile her durumda kütüphaneler hayatımızın bir parçasıdır.
  • Kabuk değiştirmesi (Hizmet çeşitliliği): Son yıllarda atölyelerin hizmete açılması gibi farklı alanlarda hizmet sunması kütüphanelerin sessizlik unsurunu terk ederek bir kültür merkezi ve üçüncü mekan olarak algılanan kurumlara dönüşmesi gerçekleşmiştir. Bu hizmet çeşitliliği onları farklı kurumlarla rekabet eder hale getirmiştir. Özellikle halk kütüphanelerinin bir kültür merkezine dönüşmesi genç yaşlı fark etmeksizin toplumun tüm yaş gruplarını bünyesinde toplamayı başararak onların burada vakit geçirmesini sağlamıştır.
  • Bellek kurumu: özellikle halk kütüphaneleri açısından bakıldığında kültürel bellek kurumu olarak varlığını sürdürmesi ve bulunduğu bölgenin kültür öğelerini bünyesinde barındırması açısından önemli bir misyonu bulunmaktadır.
Yukarıda sayılan altı madde ile kütüphanelerin neden teknoloji karşısında yok olmayacağını bizlere göstermektedir. Hem eğitim ve kültür merkezi olması hem bellek kurumu olması hem de teknolojinin gelişimine ve diğer unsurların (eğitim vb.) gelişimine paralel olarak kendini geliştirdiği için varoluşu sonsuza dek sürecektir. Kütüphaneciliğimizin benimsenmiş ilkelerinden olan Ranganathan ilkelerinin ilk maddesi aslında bize net bir şekilde bunu göstermektedir: “Kütüphane gelişen bir organizmadır”. Kütüphaneler teknoloji karşısında kendini geliştirerek günümüz çağdaş yaklaşımlarına ayak uydurmaktadır. Bu sebeple bir çok kişinin kafasını kurcalayan “zamanla yok olacak” kaygısı kesinlikle yersiz bir kaygıdır. Gelişen ve değişen kütüphanelerle 60. Kütüphane Haftası Kutlu olsun…